İSTİKLAL MARŞI; BAĞIMSIZLIĞIMIZIN İFADESİ, İSTİKBALİMİZİN İRADESİDİR
Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, şiir yarışmasına para Ödüllü olduğu için katılmadığı halde, kendisinden Özel rica ile istenen bağımsızlık marşını da istiklal ve bağımsızlık uğruna canlarını feda eden milletimize hediye etmiştir.
Giyecek paltosu yokken, o zaman için belki de servet sayılabilecek bir parayı, kadınların meslek Öğrenmesiyle eğitim hizmetlerinde harcanmak üzere vakfetmesi de, milletine düşkünlüğünün en civanmert Örneğidir.Yaşamayanın bilmeyeceği, yüreğinde hissetmeyeceği bir ortamda İstikla Marşı’nı kaleme alan Mehmet Akif Ersoy, bu marşın yeniden yazılması yÖnünde konuşan bir misafirine hasta yatağından doğrularak, ‘Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın’ demiştir.
Bundan 89 yıl Önce, büyük bir coşkuyla ayakta okunup alkışlarla kabul edilen İstiklal Marşı, bugün de aynı tazeliğini korumakta; muhtaç olduğumuz birlik ve beraberlik ruhunu, halen içinde saklamaktadır. Zorda kaldığımızda başvuracağımız bir reçete, ne zorluklardan geçerek bugünlere geldiğimizi hatırlamak istediğimizde başvurabileceğimiz bir külliyat niteliğindedir.
İyi ki Hamdullap Suphi, Mehmet Akif’e bir mektup yazmış; iyi ki de Akif de bu çağrıya bu marşla karşılık vermiştir.Mehmet Akif, İstiklal Marşı’nı kazanılmış bir bağımsızlığı ifade etmek için değil, bağımsızlığını kaybetmeye tahammülü olmayan bir milletin kararlılığını ifade etmek için kaleme almıştır. Bu kararlılık sivil itaatsizliği ve ortak aklı esas alan bir anlayışta sürmektedir.
Bu millet, dün bağımsızlığına gÖz diken yedi düvele İstiklal Marşi ile verdiği cevabın bir benzerini bugün egemenliğine, iradesine, geleceğine ipotek koymak isteyen çetelere karşı da verebilecek güçtedir. Bu cevap hiç şüphesiz ki, insanı Önceleyen, hukuku Önemseyen, hak ve Özgürlükleri yaşanır kılan sivil iradenin ve idarenin yapacağı ve yazacağı yeni anayasa olmalıdır.
Aynı coşkuyu ruhumuzda hissedip, bize karşılıksız vatan ve sevgisini bırakan yüce ecdada layık birer vatandaş olmanın yanında emanetlere de sahip çıktığımızın bir kez daha coşkuyla haykırıldığı bir gündeyiz.
Ruhun Şad olsun, Koca Akif...
*Demiştin ya başka bir destanında;
“Asımın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek.
İşte yurdunu çiğnetmedi çiğnetmeyecek.”
Bastığı yerleri tanıyan, altında kefensiz yatanları düşünen Asım’ın nesli bugün de işbaşında.