1 Mayıs'ta Memur-Sen Olarak Ne Söylüyoruz Ne İstiyoruz?
Bildiride, “Bugün 1 Mayıs… Fakat bu kez, emeğin bayramında, dayanışma günümüzde ne yazık ki alanlarda ve meydanlarda değiliz. Çünkü Kovid-19 ve neden olduğu pandemi; meydanlardan haykıran, dayanışma ruhuyla alanlarda buluşan biz emekçileri alanda değil sanal ortam bayram kutlamaya, dayanışma yönünde buluşmaya zorluyor. Bugün, hem kaybettiklerimizin üzüntüsünü hem de pandemiyi yenme noktasındaki gücümüzü ve virüsle savaşacağımıza dair umudu aynı anda yaşayacağız ve haykıracağız” ifadelerine yer verildi.
İşte 1 Mayıs Bildirimiz:
2020
1 MAYIS BİLDİRİSİ
Bugün 1 Mayıs… Fakat bu kez, emeğin bayramında, dayanışma günümüzde ne yazık ki alanlarda ve meydanlarda değiliz. Çünkü Kovid-19 ve neden olduğu pandemi; meydanlardan haykıran, dayanışma ruhuyla alanlarda buluşan biz emekçileri alanda değil sanal ortam bayram kutlamaya, dayanışma yönünde buluşmaya zorluyor. Bugün, hem kaybettiklerimizin üzüntüsünü hem de pandemiyi yenme noktasındaki gücümüzü ve virüsle savaşacağımıza dair umudu aynı anda yaşayacağız ve haykıracağız.
Evet… Bugün sadece Türkiye’de değil, Dünyanın hemen bütün ülkelerinde; kamu görevlileri, işçiler, işsizler, öğrenciler, yaşlılar ve gençler hayatta kalmak için evde kal çağrısıyla karşı karşıyalar.
Biz de buradan sesleniyoruz; virüsü yeninceye kadar evde kalalım, virüsü yenmek için tedbirlere uyalım, pandeminin bitmesi için umudumuzu koruyalım ve insanlığın yarına dair umudunu diri tutmak için direncimizi daima yüksek tutalım.
Biz emekçiler, kamu görevlileri ve dayanışma ruhunun taşıyıcı özneleri olarak 1 Mayıs Bayramında farklı yerlerde fakat yan yanayız. Pandemiye rağmen emekçiler, sendikalar, sendikacılar ve sendikalılar olarak el ele, yürek yüreğe, emek mücadelesine devam ediyoruz. Aynı meydanda değiliz fakat kesinlikle aynı duygudayız, aynı çabadayız, aynı noktadayız… Pandemiye karşı da sömürüye karşı da teröre ve şiddete karşı da hep bir aradayız ve dayanışma içinde olacağız.
Türkiye’nin en büyük emek hareketi Memur-Sen olarak;
Bu 1 Mayıs’ta da emeğin değerini, emekçinin alın terinin yüceliğini, helal ekmeğin güzelliğini, kamu görevlilerinin Devlet ve millet için önemini haykırıyoruz. Pandemi sürecinde kamu hizmetlerinin aksatmadan yürüten kamu görevlilerine, kamu yönetimine teşekkür ediyoruz.
Bu süreçte şifa için evini, eşini, evlatlarını, ailesini ve yakın çevresini ikinci plana iten, fedakârlık bayrağını zirveye diken sağlık çalışanlarımıza, doktorlarımıza, hemşirelerimize ve diğer tüm sağlık personelimize şükranlarımızı, saygılarımızı sunuyoruz.
Bizlere Türkiye’de yaşamanın değerini bizzat yaşatan sağlık çalışanlarımıza; “iyi ki varsınız” diyor ve onlardan helallik istiyoruz.
Korona salgını, kamu hizmetlerinin vazgeçilmezliğini, özelleştirilmemesi gerektiğini, kamu görevlilerinin ve onların iş güvencesinin millet için güç ve güven kaynağı olduğunu, Devlet için ise beka garantörü konumunda bulunduğunu, iş, ücret, liyakat ve kariyer güvencelerinin ise kamu görevlilerinin vazgeçilmez ve yok sayılamaz hakları olduğunu bir kez daha teyit etmiştir.
Bu süreç Güçlü Memur-Güçlü Devlet söylemimizin somut, tartışmasız ve aksi iddia edilemez bir şekilde kanıtı da olmuştur. Türkiye’nin sağlık sistemi; kamu personel sisteminin güvenceli olması sayesinde koronaya karşı insanımızı hem korumuş hem de kaygıdan ve korkudan uzak tutmuştur.
Korona sonrasında ilk yapılması gereken işlerden biri, kamu personel sisteminin bütünüyle ve herkes için kadrolu ve güvenceli istihdamla şekillendirilmesi olmalıdır.
İş güvencesine sahip olan, ücret güvencesine sahip olan, kariyer ve liyakat noktasında adil Devlet güvencesine sahip olan bir sistem tam olarak kurulduğunda; Sosyal Devlet de, insan onurunu esas alan Devlet de, demokratik hukuk Devleti de daha hızlı ve eksiksiz biçimde hem tesis hem de teşkil edilir.
Çağı erdemle, Dünyayı adaletle, insanı emekle, insanlığı merhametle, vakti refah ve felahla buluşturma misyonuna sahip Memur-Sen olarak;
Artık Suriye’de akan kan dursun istiyoruz…
Yeter… Arakan’da, Doğu Türkistan’da, Doğu Afrika’da Devlet terörü son bulsun diyoruz…
Doğu Türkistan’da kardeşlerimiz Çin zulmünden ve işgalinden kurtulsun, onların da insan onuru korunsun çağrımızı yineliyoruz…
Bir millet iki Devlet olmanın hakkını veren kardeş Azerbaycan’ın, Dağlık Karabağ’daki hukuku tanınsın…
Bütün Dünya’da darbe yönetimleri sona ermeli, darbeciler hesap vermeli, milletin iradesiyle seçilenler göreve gelmeli bakışımızı bir kez daha ifade ediyor, her tür darbeye, vesayete karşı olduğumuzu bir kez daha haykırıyoruz…
Filistin üzerindeki İsrail işgali, Kudüs’e yönelik Siyonist vahşeti bitirmek siyonist katillere insanlık önünde hesap verdirmek bütün insanlığın ortak iradesi ve gayesi olmalıdır…
Pandemi insanlara yaşatılan zulümleri, insanlığa yönelik terör, zorbalık, zulüm gibi tehditleri örtmemeli, perdelememeli, unutturmamalı…
Dünya’nın huzura ve barışa, insanlığın adalete ve refaha dair hakkı ve haykırışı, bilinmeli, duyulmalı ve daha adil Dünya daha müreffeh insanlık için birlikte yol alınmalı…
Kovid-19; yaşadığımız sıkıntıları, Dünya düzenine dair itiraz ve isyanlarımızı, neo-liberal politikalara karşı duruşumuzu, anti-emperyal ve anti-kapitalist bakışımızı yok etmemeli, ertelememeli, sona erdirmemeli…
Bizler, Memur-Sen’in kurucu iradesinden aldığımız fikrî emaneti ve medeniyet değerlerini esas alarak hep birlikte sesleniyoruz; Anadolu’nun kadim birikiminin ürettiği “insanı yaşatan Devlet” ve “her şeyi Devletten beklemeyen millet” işbirliğiyle, pandemi sürecini en az hasarla ve ulaşılabilecek en yüksek hızla aşma hedefindeyiz. Bunu birlikte başaracağız… Evde kalarak, tedbirlere uyarak, hem sağlığımızı koruyacağız hem de diğer insanların sağlığının korunmasına katkı sunacağız.
İnancımızın irfanî bakışı, milletimizin insanî yaklaşımı ve Devletin idarî başarısı bugüne kadar olduğu gibi, bu süreçte de bize umudu diri tutma, tünelin sonundaki ışığa biran önce ulaşma ahlakı ve azmi sağlıyor.
Bizler korku yerine tedbirin, kaygı yerine umudun, dilenmek yerine direnmenin, vazgeçmek yerine sabretmenin, kamplaşmak yerine paylaşmanın, çatışmak yerine dayanışmanın, restleşmek yerine selamlaşmanın salık verildiği ve önerildiği bir medeniyetin ve inanç ikliminin mensupları olarak; işimize sahip çıkacağız, haklarımıza sahip çıkacağız, hukukumuzu koruyacağız, diğerlerinin hukukunu da korumayı ve dokunulmaz görmeyi esas alacağız.
Salgın tehdidinin bütünüyle bittiğini göreceğimiz günlerin yakın olduğuna inanıyoruz. Pandemi üzerinden “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”, “çok şey değişecek”, “dijital dönüşüm hakim olacak”, “yapay zekâ ve bütünleşik sistemler istihdamda insan emeğini gereksiz kılacak”, “robotik üretim ve sistemler maksimum verim minimum istihdam anlayışıyla insan elini ve emeğini değersizleştirecek” gibi öngörülerin, dayatmaların, kurnazlıkların hiçbirine itibar da etmiyoruz, izin de vermeyeceğiz.
Herkes şunu bilsin ki; Dünya insanın ve insanlığın ikametgâhıdır. İnsanın merkezde olmadığı hiçbir sistem, insana dayanmayan hiçbir üretim, insan aklının ve ahlakının şekillendirmediği hiçbir hizmet insanilik vasfını taşıyamaz ve ihtiyaçları karşılayamaz. Daha da ötesi insan yoksa emek yoktur. İnsan yoksa üretim de tüketim de yoktur. İnsan yoksa hayat, hayal, umut ve özgürlük yoktur. Bunu içinde bulunduğumuz süreçte kamu işvereni de, özel işvereni de, sermaye de, kamu görevlileri de, işçi de, işsiz de çok iyi yaşadı ve gördü.
Şu unutulmamalı; Bugün sağlığın korunması, salgının son bulması ve pandeminin en az hasarla atlatılması için ortaya konan; asgari düzeyde personelle hizmet sunma, nöbetleşe, dönüşümlü ya da uzaktan çalışma gibi yöntemler ve çalışma şekilleri arızidir, tedbiridir ve nihayetinde sürdürülebilir de değildir.
Bu gerçekten hareketle, hiç kimse pandemi sürecindeki bu uygulamaları kalıcı hale getirecek önerilerde bulunmayı, sistemler kurmayı, düzenlemeler yapmayı aklından dahi geçirmemeli, ülkeye ve millete vakit kaybettirmemeli…
Biz Türkiye’nin emek, erdem, adalet hareketi Memur-Sen olarak, hem 1 milyonu aşkın üyemiz hem de 4 milyona yaklaşan kamu görevlilerimiz için diyoruz ki; biz zor zamanda fedakârlık yapmayı olağan görevimiz, sıkıntılı süreçlerde ve seferberlik dönemlerinde çalışma süresi ve iş yükü gözetmeden verilen görevleri yerine getirmeyi doğal sorumluluğumuz, millete karşı borcumuz olarak kabul ederiz.
Kamu görevlileri olarak; olağan, olağan dışı ya da olağan üstü hallerde hizmeti aksatmamak, milletin huzurunun kaçmasına engel olmak, milletimizin hukukunu, haklarını korunmak, gözetmek ve geliştirmek için sürekli ve kaliteli kamu hizmetleri sunarız, hizmete erişimi kolaylaştırmayı, hizmetin kalitesini artırmayı hedefleriz.
Diğer taraftan emeğin hukukunu, kamu görevlilerinin haklarını, kurumları, görevleri, unvanları, kıdemleri, kariyer ve liyakat eşikleri üzerinden fırsatları, imkânları ve kazanımları artırmayı hem sendikal misyonumuzun hem de adalet terazisinin gereği olarak görüyoruz.
Bu çerçevede, korona virüsle mücadele kapsamında alınan tedbirlere rağmen kamu kurum ve kuruluşlarında hiç kimsenin iş, maaş, hak ve hukuk kaybı yaşamaksızın bu süreci atlatmasına zemin oluşturan herkese teşekkür ediyoruz.
İşçi kardeşlerimizin işten çıkartılmasına ilişkin kısıtlamaya, işverenlerin teşviklerle desteklenmesine, borçlarının ertelenmesine ve ötelenmesine, kısa çalışma ödeneği ile işyerlerinin istihdam verilerinin korunmasına dair tedbirleri doğru buluyor, teşvikleri duruma uygun ve makul kabul ediyoruz.
Pandeminin, mücadelemizin katkısıyla biteceği gerçeğinden hareketle; haklarımıza, hukukumuza, mali, sosyal ve özlük hakları noktasındaki taleplerimize ve tekliflerimize dair çerçeveyi paylaşmayı da, yakın tarihte gerçekleşecek normalleşme için gerekli bir adım olarak görüyoruz. Bu amaçla diyoruz ki;
Kamuda kadrosuz personel kalmasın… Kamuda güvencesiz kimse olmasın…
Kariyer ve liyakat sistemi tarihi birikimimize ve medeniyet perspektifimize uygun biçimde kurulsun ve uygulansın…
Kamu görevlilerine verilen vaatler kapsayıcılık esasıyla ve herkesi mutlu edecek bir anlayışla yerine getirilsin. Ek gösterge artışında; sonuç gecikmemeli, kapsam genişlemeli ve düzenleme en kısa sürede gerçekleştirilmeli. 3600 ek gösterge artışı bir an önce yapılmalı, kapsamda daha fazla kamu görevlisi yer almalı, kurum, unvan, öğrenim ayırımı kesinlikle yapılmamalı
Kovid-19 ile mücadelede ön safta bulunan sağlık çalışanlarının bu süreçte ortaya koyduğu performans, personel mevzuatı yönüyle değerlendirilsin ve değerli görülsün.
Yıpranma tazminatından, salgın hizmetleri tazminatına, görev maluliyetinde şehit sayılmaya, iş barışını bozan performans uygulamasına son verilmesinde adaletli bir ücret ve ek ödeme sistemine geçilmesine, yeteri personel istihdamından uzun çalışma sürelerinin ve iş yükünün azaltılmasına, konukevlerinde yemek ihtiyaçlarının karşılanmasından çocuklarının bakımına dair talepler, teklifler ve projeler ele alınsın, uygulamaya konulsun ve bunlarla ilgili düzenleme yapılsın.
Mal üretimi ve ürünlerin tedarik zinciri noktasında bu süreçte ikame edilemez sorumluluk üstlenen PTT çalışanlarına ortaya koydukları gayret ve yüksek fedakârlık nedeniyle döneme mahsus mali ve sosyal hak düzenlemesi yapılsın. Bunun yanında statü farkı olmadan eşit işe eşit, aynı hizmete aynı kadro ve istihdam türü uygulansın, İHS personel sistemi kaldırılsın, yıpranma hakkından PTT çalışanları da yararlansın.
İş sağlığı ve güvenliği konusunda kamu, erteleme yerine, öncelemeyi; geride durma yerine öncü olmayı tercih etsin.
Pandemi nedeniyle istihdamda yaşanan negatif eğilimi bitirmede kamu öncülük yapmalı, kamunun boş kadrolarına dönük atama süreçleri hızlandırılmalı, ataması yapılanlar biran önce göreve başlatılmalı.
4B ye geçirilen 4C li personelin zorunlu emekliliği, ek ödeme yoksunluğu, görevde yükselme yoksunluğu son bulmalı.
Gelir vergisinde adalet beklentimiz karşılanmalı, oranlar düşsün talebimiz dikkate alınmalı.
31 Mart seçimleri sonrasında görevine son verilen belediye personeli, gerekirse yasal düzeleme yapılarak görevine iade edilmeli, boştan geçen süreleri de gelir kayıpları da tazmin ve telafi edilmeli.
Kılık kıyafet dayatmasına son vermenin, grev ve siyaset yasağına son vermenin pandemi sonrasına normalleşmeye katkısının büyük olacağı görülmeli ve kamu görevlilerine bu yasaklara son müjdesi verilmeli.
Ek göstergeleri yükseltmek, ek ödemeleri emekli ikramiyesi ve maaşına dâhil etmek artık gerçekleşsin.
Ailenin korunmasına, çocuklarımızın ve gençlerimizin sapkın yönelimlerden uzak tutulmasına, belirli grupların bu alan üzerinden toplumsal yapımızı ve ahlakımızı bozma tezgâhları kurmamasına dair hassasiyetimizle hem iç hukukta hem uluslararası sözleşmelerde nesli, nesebi, aileyi ve toplum ahlakını ve sağlığını olumsuz etkilemeyi mümkün kılan hükümler ve vaatler ele alınmalı, elden geçirilmeli ve elenmeli.
Kadına yönelik şiddetin engellenmesi de, annelik hakkının korunması da, anne çocuk ilişkisinin sağlıklı şekilde kurulması da kadın kamu görevlilerinin yönetim görevlerinde yer alması da tarihi birikimimizle, medeniyet değerlerimizle başarılabilecek alanlardır. Herhangi bir sözleşmenin projenin ya da dış kaynaklı ya da dış destekli girişimin bu alan üzerinden söz söylemesine ya da sözler üzerinden zihinleri kirletmesine izin verilmemelidir.
Emekliler, bu ülkeye hizmet etmiş emekçilerdir. Maaşlarını artırmak, kaygılarını azaltmak, aile ve çocuk yardımından yararlandırmak; yeni, büyük ve güçlü Türkiye için zor olmasa gerek…
Akademik hizmet sendikacılığı anlayışının mimarı, kamu görevlilerinin hak arama ve hukuk korumada yetkili konfederasyon sıfatıyla mihmandarı Memur-Sen olarak; erdemli sendikacılıktan, hizmet sendikacılığından, çözüme odaklanan ve teröre, şiddete bulaşmamış herkesi kucaklayan anlayıştan, sendikal alana ilgiyi ve desteği artıran çalışmalardan vazgeçmeyeceğiz.
İzinlerin gün esasıyla kullanılmasını, yardımcı hizmetler sınıfına son verilip o sınıftaki personelin durumuna uygun sınıfına aktarılmasını, kıdem ücretinde güncelleme, zam ve tazminatlara ilişkin kararnamede güncelleme yapılmasını bekliyor ve istiyoruz.
Hizmet sınıfları değiştirilen; müze araştırmacısı, arşivci, folklor araştırmacısı, kütüphaneci, kitap patoloğu, sosyologlar ile biyologlar ve bu kapsamda emsalleri ya da benzerleri ile farklı zam, tazminat, oran ve miktarlarına tabi tutulan personelin mağduriyetinin giderilmesini istiyoruz.
Fiili hizmet zammının kapsamı özne ve hizmet kolu yönüyle genişletilmeli, daha önce yapılan çalışmalar çerçevesinde ortaya konan irade mevzuata yansıtılmalı.
Kamu hizmetinin sunumu sırasında şiddete maruz kalan kamu görevlisi ayıbından kurtulmak, sağlık çalışanlarının şiddete karşı korunması noktasında atılan doğru adımı diğer kamu görevlilerini de kapsayacak şekilde yaygınlaştırmak hem insani hem de idari önceliğimiz olmalıdır.
1 Mayıs dayanışma bayramında, kamu görevlileri sendikacılığında toplu sözleşme ikramiyesinin yükseltilmesi ve dayanışma aidatı uygulamasına geçilmesi talebini yineliyoruz.
Kamu görevlileri; büyümeden, refah artışından pay almalı, büyüyen Türkiye’nin fırsat ve imkânları adil paylaşılmalı…
4688 sayılı Kanun kapsamlı şekilde değişmeli. Yasanın eksikleri, masanın fazlalıkları, toplu pazarlığın eksik yanları, kamu görevlileri hakem kurulunun tarafsızlık vasfına dair noksanlığı giderilmeli.
Ekonomik ve Sosyal Konseyin yasal düzenlemesi yapılmalı, ivedilikle toplanmalı. Katılımcı demokrasi seçenekleri artırılmalı.
Kurum İdari Kurulları, KPDK gibi sosyal diyalog, çözüm paydaşlığı mekanizmaları etkin kullanılmalı. Pandemi nedeniyle yapılan toplantılar normalleşme adımı kapsamında takvim belirlenerek biran önce yapılmalı.
Kadrosuz usta öğreticilerin, vekil ebe-hemşirelerin, vekil imamların, ek ders ücreti karşılığı görev yapanların birikimleri yok sayılmamalı. Kamuda istihdamları için seçenek ortaya konmalı.
Evet, kamu görevlileri sendikacılığı için taleplerimiz elbette bunlarla sınırlı değil. Çok genel bir söyleyişle emeğin değerinin bilindiği, kamu hizmetinin önemsendiği, kamu görevlilerine emeklerinin karşılığının bihakkın verildiği, helal alın teri ve ekmek ilişkisinin gözetildiği, işi bilenin yükseldiği, öğrenmek isteyenin eğitildiği, eksiği olanın el birliği ile telafi edildiği, emeğinin karşılığının yük değil hak olarak görüldüğü bir kamu personel sistemi, mevzuatı ve sendikal haklar kulvarı oluşturmak herkesin ortak hedefi ve eylemi olmalıdır.
Bizler “hak aramayı”, “emek için daha çok kazanmayı”, “emeğin değerini artırmayı”, “yasakları bitirmeyi”, “insan onurunu korumayı ve özgürlükleri genişletmeyi”, insanı esas alan sivil toplum anlayışımızın emek-erdem ilişkisine dayalı sendikacılık ahlakımızın gereği ve gerçeği kabul ediyoruz.
Biz 1 Mayıs’ın merkez kavrama olan dayanışmaya en çok ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde; onur, emek, özgürlük ve umut mücadelesini insanlığa karşı görevimiz kabul ediyoruz.
Kovid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlere rahmet, hayatta kalma mücadelesi verenler şifa, bu mücadeleyi yürüten ve yönlendiren herkese güç ve sabır diliyoruz.
Huzura ve barışa ulaşmayı, fıtratımızı, akıl ruh ve beden sağlığımızı korumayı, sosyal güvenliğe, iş güvencesine, adil ücrete ve gelir dağılımına, dinlenme ve kendini geliştirme haklarına sahip olmayı önemsiyor ve bunlar için zaman ve emek harcamayı üyemize, ülkemize ve insanlığa karşı görevimiz olarak görüyoruz.
Pandemi sürecinde tedbirlerle hayatımızı koruma yerine, korkularla anımızı yönetmeye yeltenenlere, yardımlaşmayı önermek yerine rekabetle kapışmayı tercih edenlere, dayanışma içinde umudu yüklenmek yerine çatışmayla umudu tüketmeyi benimseyenlere sırtımızı ve aklımızı döndük.
Biz umudu inancın gereği kabul ediyoruz. Biz insanın ve insanlığın kaldırabileceğinden daha ağır bir yükle imtihan edilmeyeceğine inanıyoruz. Tam da bu yüzden pandemiyi yeneceğimize, şiddetten teröre, zorbalıktan sömürüye, kapitalizmden emperyalizme, neo-liberalizmden siyonizme, insanı yok sayan, insani değerleri yok eden, insanı köle gibi gören, yapay zeka tehdidiyle insanlığın aklını ve ahlakını ele geçirmeye yeltenen her şeye, herkese, her fikre, her ideolojiye karşıyız, kapalıyız ve isyandayız.
1 Mayıs’ta dayanışmanın ve emeğinin bayramının heyecanıyla, şuna yürekten inanıyor ve haykırıyoruz; bizi birbirimize hasret bırakan, aynı masada çay içmemize, aynı odada sohbet etmemize, kucaklaşmamıza, kavuşmamıza, musafaha ederek dostlaşmamıza geçici engel koyan pandemiyi yeneceğiz, yardımlaşacağız, dayanışma içinde umuda yol alacağız.
Bugün olduğu gibi hep birlikte haykıracağız; yaşasın emeğimiz, yaşasın birbirimize karşı sevgimiz ve muhabbetimiz, yaşasın inancımızın bize müjdelediği umut ve yaşasın emek için ter döken, zaman harcayan herkesin direniş ruhu…