İnsan, Emek ve Küresel Rekabet' Uluslararası Kongresi Büyük İlgi Gördü
Memur-Sen ve TODAİE iş birliğiyle düzenlenen “İnsan, Emek ve Küresel Rekabet” Uluslararası Kongresi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, TODAİE Genel Müdürü Onur Ender Aslan, 107 ülkeden 154 konfederasyon ve 286 konfederasyon temsilcisinin katılımıyla İstanbul’da gerçekleşti.
Bakan Sarıeroğlu: 657 sayılı Kanun’a yönelik bir çalışmamız yok
Kongrenin açılışında konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, programın emek mücadelesine büyük katkısının olacağını düşündüğünü belirterek, “Memur-Sen, uluslararası sendikal hareketlilik içinde güçlü duruşuyla örnek kuruluşlarımızdan biridir” dedi.
Mazlumların acısını dindirmek, mağduriyetlerini gidermek için çaba gösterdiklerini kaydeden Sarıeroğlu, vicdanların samimi duruşu olduklarını dile getirdi. Kamu görevlilerinin çalışma şekilleriyle ilgili bir değişiklik olmayacağını vurgulayan Sarıeroğlu, “657 sayılı Kanun’a yönelik bir çalışmamız yok” diye konuştu.
Yalçın: Bizi bir araya getiren, insanlığa karşı duyduğumuz sorumluluktur
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, son üç yüzyıldır dünyaya hâkim olan sistemin açtığı yaralara çözüm aramak için toplandıklarını ifade ederek, “İnanıyorum ki, bu toplantıda oluşacak irade, dayanışma ruhuyla birlikte bir milat niteliği taşıyacaktır. Çünkü bizi bir araya getiren duygu samimiyettir. İnsanlığa karşı duyduğumuz sorumluluktur. Finansal kapitalizmin sebep olduğu bütün kırılmalara rağmen, direnme azmini sürdüren bu güzide topluluğun insanlık için, insana dair söyleyeceği söz umut ilkesini daha da güçlendirecektir. Buradan bütün insanlığa söyleyeceğimiz söz, emin olun krizlerle boğulan dünyamıza köklü çözümlerin kapısını aralayacaktır” şeklinde konuştu.
Dayanışma için birbirimizi aracısız dinlemeliyiz
Dayanışmanın ilk şartının gerçeklerle yüzleşmek olduğunu, dünya egemenlerinin de bundan korktuğunu belirten Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Onların korkularının başlarına gelmesi için, bizi birbirimizde ayıran söylem stratejilerini ifşa etmek gerekiyor. Bütün dünyayı hegemonyası altına alan oligarşik söylem, egemen medya ideolojisi üzerinden algıları hükmü altına alıyor. Bu yüzden, üretimin öznesi olan emeği maliyet unsuruna indirgeyen, emekçileri nesneleştiren neo-liberal oligarşinin iktidarını aşmak istiyorsak, Afrika’dan Latin Amerika’ya, Asya’dan Avrupa’ya güçlü bir dayanışma hattı kurmak zorundayız. Dayanışma için aracısız bir şekilde birbirimizi dinlememiz gerekiyor. Egemen medyanın propagandalarını ters yüz etmenin tek yolu da buradan geçiyor.”
Emek sermayeden değerlidir
Yalçın, medyanın manipülasyonlarına dikkat çekerek, Türkiye ve DAEŞ arasında bir bağ varmış gibi gösterildiğini, bunun ise büyük bir oyunla algı oluşturulmak üzere planlandığını söyledi. Terörün emperyalizmin silahı olduğunu kaydeden Yalçın, “Emperyalizm, kendi çıkarları doğrultusunda kullandığı örgütlerle bizim ‘toza dönüştürme’ dediğimiz stratejiyi hayata geçiriyor. Bu arada medya da bir silah olarak kullanılıyor. Çünkü emperyalizm; insanı nesneleştirerek, toplumları dize getirerek ve coğrafyaları toza dönüştürerek insanlığı savunmasız bırakmayı hedefliyor. Ne yazık ki, bugünkü manzara bu. Ve bu manzarayı gören, emperyalizme direnen ülkelere karşı tecrit, liderlere karşı tehdit politikaları uygulanıyor. Fakat dünya beşten büyüktür. İnsanlık, emperyalizmden güçlüdür. Ve bu salonda görüldüğü gibi emek, sermayeden değerlidir. Egemenler her ne yaparlarsa yapsınlar, hangi oyunu oynarlarsa oynasınlar, medyaları üzerinden hangi propagandayı yaparlarsa yapsınlar bu gerçek değişmeyecek. Çünkü gerçekler er ya da geç ortaya çıkıp yalanları tarihin çöplüğüne süpürür. Çünkü gerçekleri görenler meydanlara, kürsülere çıkıp bugünün egemenlerine ‘artık bitti, gücünüz tükendi’ haykırışını deklare ederler. Bugün tam da bunun için buradayız” ifadelerini kullandı.
Adalet ve devlet kavramı emperyalizmin toza dönüştürme stratejisine maruz bırakıldı
Türkiye’nin dört milyondan fazla mazlum ve mağdur insanı misafir ettiğini hatırlatan Ali Yalçın, ölümleri istatistiki bilgi olarak gören kapitalist sisteme tepki gösterdi.
“Emperyalizmin toza dönüştürme stratejilerine maruz kalan kavramlardan ikisi de devlet ve adalettir” diyen Yalçın, Washington uzlaşısıyla devreye sokulan devlet ilkesinin kendilerini de ilgilendirdiğini dile getirdi. Washington uzlaşısını küresel faşizm olarak niteleyen Yalçın, bu uzlaşının metropol ülkelerde sadece ekonomik boyutunun hayata geçirildiğine işaret etti. Metropolün dışındaki ülkelerde ise devletlerin toza dönüştürülerek parçalanmak istendiğini vurgulayan Yalçın, “Burada temel bir ilkeyi belirtelim, aslında kapitalist devlet yoktur, kapitalistlerin devleti vardır, tıpkı Amerika gibi. Bugün terörü önleme stratejisi çerçevesinde ihraç edilen şiddetin amacı işte bu kapitalistlerin iktidarını güçlendirmektir. Latin Amerika’da ve Afrika’da yapılan darbeler... Orta Doğu’da yürütülen stratejiler... Amerika’da cari hâle gelen bire doksan dokuz sisteminin küresel anlamda hayata geçirilmesi için gerçekleştirilmektedir. Onun için kavramları yerli yerine oturtmak gerekiyor. Biz her birimiz kendi ülkemizde adaleti merkeze alan, paylaşımcı ve kendi kültürümüzle yoğrulmuş sivillik ilkesine göre bir devleti savunursak, bize dayatılan sisteme karşı büyük bir mevzi kazanırız. Katılımcılık burada anlam kazanır. Gerçek demokrasi bu şekilde hayata geçer. Sosyal diyaloğu da kapsayan çoğulculuk ancak ve ancak bu ilkeyle mümkün olur” diye konuştu.
Emperyal aklın ve kapitalist sermayenin dünyayı sömürmenin, insanın esirleştirmenin peşinde olduğunu söyleyen Yalçın, şöyle devam etti: “Yeraltı ve yerüstü kaynaklarını bu sistemle kendilerine zimmetlemek istiyorlar. Ne yazık ki, bunu da büyük oranda başardılar. Ve ne mutlu ki, bizi, emek mücadelesinin muhalif kimliklerimizi, sendikal mücadelemizi sömüremediler, yok edemediler. Bu noktada tereddütsüz insanlığın hem ufku hem de umudu olduğumuzu söylemeliyim. Biz bu türden toplantılarla sermayenin sömürüsüne karşı direnenlerin buluşmasını, kucaklaşmasını, ortaklaşmasını hızlandırmalı ve güçlü kılmalıyız. Bizler, yani emeğin koruyucusu olan sendikacılar, sadece emek hareketi lideri değil, insan haklarını, insan onurunu koruyan erdemli aktivistleriz.”
Küresel rekabeti artırmanın değil, küresel adaleti sağlamanın derdinde olmalıyız
“Kongrede ortaya koyacağımız fikirler, paylaşacağımız gerçekler ve uzlaşacağımız hedefler sadece günü değil, çağı; sadece emeği değil, insanlığı kurtarma ve koruma kapasitemizi de artırmalıdır” diyerek sözlerini sürdüren Yalçın, şunları söyledi: “Konferansın başlığında üç ana kavram var. İnsan, yani dünyayı yaşanabilir kılan özne; emek, yani dünyayı yaşanır kılan eylem ve küresel rekabet, bugünkü hâliyle dünyayı yaşanmaz hâle getiren ve savaş gezegenine dönüştüren kahrolası en yüksek kâr, en yüksek pay arayışı. Bilmiyorum içinizde bunlarla ilgili farklı bir tanım yapan var mı? Bizim coğrafyamızda sıkça kullanılan bir ifade vardır: Para değil, insan biriktirmek lazım. Ben bunu biraz da farklılaştırarak şöyle söylemek istiyorum. Küresel rekabeti artırmanın değil, küresel adaleti sağlamanın derdinde olmalıyız. İnsan ve emek bunu fazlasıyla hak ediyor. Dünyanın hemen her ülkesinde sendikalar, hemen her bölgesinde ve kıtasında uluslararası üst kuruluşlar var. Emek ve sendikal haklar için mücadele ediyorlar. Yönümüzü ve gücümüzü birleştirirsek, yükümüzü hafifletiriz; ufkumuzu ortak belirlersek, sıkıntılarımızı sona erdiririz. Biz en yüksek pay sahibi olmanın değil, hakkımız olanı, terimizin karşılığı olanı, adaletin gereği olanı kazanmanın mücadelesini veriyoruz. Bunun da yolu belli. Adaletli bir sistem ve hakça bölüşmeyi sağlayacak kuramlar ve kurallar. Bu kongrenin dört oturumunda da beklentimiz bu hedefi destekleyecek çağrıların, itirazların ve tekliflerin dile getirilmesi. Her zaman söylüyoruz, bir kez daha tekrar edelim: Alın terinin, gözyaşının ve tebessümün rengi ortak. Oysa para öyle mi? Birimleri, isimleri, değerleri, şekilleri dahi farklıdır. Sermaye, bu farklılığa rağmen ortak hareket ederken; emek, bu kadar ortaklığa rağmen küresel dayanışmayı sağlayamıyorsa sömürü bir fırsat olarak küreselcilerin, emperyal aklın ve kapitalist teorilerin en kolay eylemi olarak gerçekleşmektedir. Oysa biz sürekli olarak ve güçlü bir şekilde şunu söylemeliyiz: Dünya beşten, emek sermayeden büyüktür. Paylaşmayı unutan, savaşmayı sürekli gündemde tutan bir dünyayı hiçbirimizin hak etmediğine inanıyorum. Hak ettiğimiz dünyayı kurmak için insan vasfımızı unutmadan, emeğin değerini yok saymadan ve küresel rekabetin kirli çarkına mağlup olmadan ayakta kalmalı, dayanışma içinde olmalı ve dünyayı adaletle yeniden kurmalıyız. Yaşasın sömürüye karşı direnişimiz. Yaşasın insan, emek ve adalet için dayanışmamız.”
Aslan: Birçok konuda yararlı tartışmalar yapılacağına inancım tamdır
TODAİE Genel Müdürü Onur Ender Aslan ise, bugün bini aşkın yüksek lisans ve doktora öğrencisinin TODAİE’de eğitimlerini sürdürdüğünü ifade ederek, “43 ülkeden misafir ettiğimiz uluslararası öğrencilerimiz toplam öğrencilerimizin yaklaşık yüzde 17’sini oluşturmaktadır” dedi.
Bu oranın TODAİE’yi Türkiye’deki yükseköğretim kurumları arasında en ön sıralara taşıdığını belirten Aslan, sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye’nin 2023 yılı hedefleri doğrultusunda artan uluslararası etkinliğinin bir parçası olarak TODAİE’de lisansüstü eğitim alan kamu personelinin yarısının uluslararası öğrencilerden oluşmasını hedefliyoruz. Bu kongrede, farklı ülke sendikacıları arasında ortak bir tartışma zemini sağlayarak sendikaların mevcut durumlarını ve karşılaştıkları zorlukları belirli temalar etrafında tartışmalarını sağlamak istiyoruz. Bu kapsamda, sürdürülebilir kalkınmadan göç ve emek sömürüsüne, küresel rekabetten çalışma koşullarına kadar sendikaların doğrudan taraf olduğu birçok konuda yararlı tartışmalar yapılacağına inancım tamdır.”