2021 Yılının Son KPDK’sı Gerçekleştirildi
Gerçekleştirilen toplantıya, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Memur-Sen’e bağlı 11 sendikanın genel başkanları ve KPDK’da temsilcisi bulunan kurumların bürokratları katıldı.
Toplantının açılışında konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, pandeminin etkilerinin dünya ekonomileri üzerinde devam ettiğini belirterek Türkiye’nin pandemiye rağmen güçlü üretim altyapısıyla pandemiyle başarılı bir mücadele verdiğini söyledi.
Bilgin, pandeminin sağlıkla birlikte ekonomiyi de ciddi oranda etkilediğini belirterek “Avrupa’nın bir çok ülkesinde, üretim zincirleri kopmuş tedarik zincirleri kopmuş. Uluslararası ticaretin en önemli merkezleri olan Çin ve Hindistan ile Avrupa arasındaki ulaşım kopmuştur. Bütün bunlar ekonomi açısından ciddi tehditler oluşturuyor. Gelişmiş ülkeler, 20 trilyon dolarlık hasılaya sahip ABD’de bu krizin çok büyük bir etki yarattığını görüyoruz. Böyle bir krizin Türkiye’yi etkilememesi düşünülemezdi. Ama buna rağmen coğrafi olarak Türkiye’nin Avrupa’ya yakınlığı, üretim merkezlerinin ortasında yer alması, bunlara ilişkin lojistik imkanlarına ulaşım imkanlarına sahip olması Türkiye’yi avantajlı konuma getirmiştir. Türkiye gerçekten son çeyrek yüzyılda giderek hızlanan dinamik bir ekonomiye sahiptir. Çok üretken bir altyapı kurulmuştur. Dünya çapında üretim tecrübesine sahip bir ülkeyiz. Emeğin de hızlı bir şekilde büyümesi beşeri zenginliğimizi ortaya koymaktadır. Bu zenginlik de dünyanın baş ettiği sorunlara karşı Türkiye’nin bir üretim üssüne dönmesini sağlamıştır. Türkiye krizin her aşamasında üretime devam etmiştir” diye konuştu.
Türkiye’nin üretim ekonomisine sahip olmadığı eleştirilerine değinen Bilgin, bunun hakkaniyetli bir yaklaşım olmadığını üretim olmadan Türkiye’nin büyüyemeyeceğini ifade ederek “Üretim olmadan Türkiye’nin büyümesi mümkün değildir. Sürdürülebilir büyüme üretime bağlıdır. Elbette sorunlarımız var. Sün günlerde dolar kuru hareketliliği bunlardan birisi. Ancak bizim yaşadığımız sorunları Avrupa ekonomisi de yaşıyor” ifadelerini kullandı.
*“3600 Ek Göstergede Bakanlık Bünyesindeki Çalışma Tamamlandı”*
Geçtiğimiz toplu sözleşmede karar altına alınan konularla ilgili çalışmalarda sona yaklaşıldığını ifade eden Bakan Bilgin, "3600 ek gösterge somut çözülmesi gereken bir sorundur. Bu mesele bizim için önceliktir. 3600 için bakanlıkta oluşturduğumuz kurul çalışmalarını tamamladık, Memur-Sen ile görüşme yapacağız." dedi.
Ek gösterge sisteminin yeniden ele alınmasının önemli olduğunun altını çizen Bilgin, benzer bir şekilde sözleşmeli personellerin sorunlarını da önemli buluyoruz. Bu konuda da çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 3600’den sonra bunu da tamamlayacağız” şeklinde konuştu.
Yalçın: “Ekonomideki Gelişmeler Kamu Görevlilerinin Ekonomik Kayıplara Uğramasına Sebep Oluyor”
Bakan Bilgin’in ardından Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın da, kamu görevlilerini ilgilendiren önemli gündem maddeleri üzerine açıklamalar gerçekleştirdi.
Yalçın’ın son dönemde Türkiye’ye karşı yürütülen ekonomik saldırılara rağmen büyüme rakamlarında olumlu sinyaller olduğunun altını çizdiği toplantıda; kamu görevlilerinin büyümeden pay alması, gelir vergisinin yüzde 15’e sabitlenmesi, 4688 sayılı Yasa’nın değişimi, 3600 Ek Gösterge ve sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi gibi önemli konulara değindi.
Son zamanlarda ekonomiye yönelik finansal saldırılar ve tehditler olsa da sürdürülebilir dengeli ekonomik politikalar sayesinde ekonomideki büyüme hızında olumlu sinyaller görüldüğüne vurgu yapan Yalçın, “Ekonomimizin büyümesi noktasında açıklanan veriler dikkate alındığında dünya genelinde negatif bir durum söz konusu iken Türkiye; büyümeye devam ediyor. Diğer taraftan, ekonominin pandemiden bir şekilde etkilendiği gerçeğini de yakından görüyoruz. Pandeminin büyük ölçüde etkilediği alanların başında, hem mikro hem makro verilerle hem küresel hem de bölgesel ölçeklerle ekonomi-finans yer alıyor” dedi.
Yalçın, 6. Dönem Toplu Sözleşme öncesi Memur-Sen olarak ortaya koydukları, kısa, orta ve uzun vadeli ekonomik veriler ile toplu sözleşmenin imzalanmasından sonraki 1 Eylül – 30 Kasım tarihleri arasında oluşan ekonomik göstergeler arasında kamu görevlileri ve emeklilerinin cüzdanlarını derinden etkileyen farklar oluştuğuna dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:
1 Eylül 2021 ile 30 Kasım 2021 arasında;
Çeyrek Altın’da %49
Dolar’da %52,16
Euro’da %45,20
Benzin’de %25
Oranlarında artış yaşandı.
Merkez Bankasının anketlerine göre ise yılsonu enflasyon rakamı %16,64’ten %19,31’e yükselmiş durumda. Temel gıda fiyatlarında, pazardaki sebze ve meyvelerde, ulaşımda ve birçok giderde bunlara ilave olarak büyük oranda artış yaşanmıştır. Bu veriler, kamu görevlilerinin alım gücünün azaldığını, mutfakta sıkıntıya düştüklerini göstermektedir.
6. Dönem Toplu Sözleşmenin mutabakatla sonuçlanması ve kamu görevlilerinin maaş ve ücretlerine kayda değer artışların gerçekleştirilmiş olması önemli olmakla birlikte; sadece 1 Eylül – 30 Kasım tarihleri arasında meydana gelen beklenmedik enflasyon, döviz kuru ve fiyat artışları kamu görevlilerinin ekonomik kayıplara uğramalarına neden olmuştur.
“3 Aylık Olağanüstü Döneme İlişkin 3 Ayrı Teklif”
Genel Başkan Ali Yalçın: “Yaklaşık 3 aydır yaşanan bu olağanüstü süreç Toplu Sözleşmede elde ettiğimiz kazanımları gölgelememeli, kamu görevlilerinin alım gücünde meydan gelen kayıplar tamir edilmelidir. Bu çerçevede;
Kamu görevlilerinin gelir vergisi oranı %15’de sabitlenmeli,
Gelir Vergisi Matrahları yükseltilmeli,
Kayıpların telafisini sağlayacak ilave ödeme yapılmalı” dedi.
Yalçın konuşmasının devamında;
“Toplu sözleşmenin tarafları olarak bu masada yer alan yetkili konfederasyon Memur-Sen ile kamu idaresi adına Sayın Bakan, kamu görevlilerinin yaşamış olduğu ekonomik kayıpları, alım gücündeki azalışları giderecek çözüm yöntemleri belirleme gücüne ve kabiliyetine sahiptir.
Bununla birlikte, kamu görevlilerinin büyümeden pay alması, enflasyon kaynaklı zararlarının tazmin edilmesi, vergi dilimlerinin yeniden düzenlenmesi, derece ve kademe sınırlamalarındaki engellerin kaldırılması, görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarının periyodik olarak yapılması gibi taleplerimizin de hayata geçirilmesi noktasında hala kararlıyız.
Gerek pandeminin üretmiş olduğu negatif etki, gerek enflasyon ve kur artışı kaynaklı kayıpların artışı, gerekse alım gücündeki düşüş nedeniyle ortaya çıkan sıkıntıların tazmin ve telafisinin KPDK ile çözüme kavuşturulabileceğine inancımızı devam ettiriyoruz.
Toplu Sözleşmenin bir aylık gibi kısa bir sürede sonuçlandırılmak zorunda olması, kamu görevlilerinin mali, sosyal ve özlük hakları yönüyle beklentilerinin karşılanması noktasında yetkili konfederasyon olarak ve her biri hizmet kolunda yetkili sendikalarımızla sonuç üretmek için tüm sosyal diyalog mekanizmalarını sonuna kadar işletiyoruz.
KPDK eliyle, başta yukarıda ifade ettiğimiz kayıpları telafi edecek “ek protokol” dâhil olmak üzere kamu görevlilerinin hayata geçirilmesini bekledikleri konu başlıklarına ilişkin çözüm yollarının belirlenmesini istiyoruz” İfadelerine yer verdi.
Genel Başkan Ali Yalçın’ın Konuşmasından Öne Çıkan Başlıklar:
1- 4688 sayılı Kanun İhtiyacı Karşılamakta Yetersiz Kalmaktadır, Reform Şarttır
Toplu sözleşmelerin tamamında, 4688 sayılı Kanun’dan kaynaklı süreç, kapsam, yetki ve süreye dair yaşanılan sıkıntıları hem öncesinde hem sonrasında defalarca kez dile getirdik.
Sendikal haklar üçlüsü yönüyle, ülkemizde kamu görevlileri sendikacılığı maalesef evrensel zeminle eşleşmiş bir çerçeveye sahip değil. Toplu sözleşmenin kapsamı daraltılmış, süresi kısa tutulmuş, uzlaşmazlık çözüm noktası da “tarafsızlık kulvarına” bir türlü oturtulamamıştır.
Tarafların eşitliği yerine işveren tarafının etkililiği esaslı bir zemin Kanunun sistematiğine ve hükümlerine sirayet ettirilmiştir. 4688 sayılı Kanun 20. Yılını doldurmak üzeredir. Anayasa değişikliği gereği yapılanlar hariç olmak üzere, Kanunda eski Türkiye’nin, vesayet süzgecinin irat ettiği hükümler halen varlığını koruyor.
Cumhurbaşkanımız darbe Anayasalarından kurtulmak için Sivil Anayasa çağrısında bulunmuştu ve masada bulunanlar dahil herkesi katkı sunmaya çağırmıştı. Çünkü Anayasanın ruhunda darbe, vesayet ve milli iradeye tahammülsüzlük var. Bu kapsamda Memur-Sen olarak yeni ve sivil Anayasa çalışmaların katkı sunmak amacıyla “Kamu Görevlilerinin Yeni Anayasadan Beklentileri Araştırması”nı, Türkiye genelinde Memur-Sen’e bağlı sendikalara üye olan 5586 kişiyle gerçekleştirerek raporumuzu tamamladık. Raporda da görülmektedir ki; kamu görevlilerinin yeni anayasadan;
-Toplu sözleşme kapsamı kamu görevlilerini ve emeklilerini ilgilendiren her konuyu içerecek şekilde genişletilmesini,
-Toplu Sözleşme sürecinin en önemli aşaması olan uyuşmazlık sürecinde öne çıkan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kamu işvereninden bağımsız, adil karar verebilecek bir hüviyete kavuşturulmasını,
-Toplu pazarlığın ayrılmaz parçası olan grev hakkının teminat altına alınmasını,
-Siyasi partilere üye olma yoluyla demokratik katılım hakkının genişletilmesini İstemekte, beklemektedir
Anayasanın sivil bir bakış açısına sahip olmasıyla birlikte, 4688’de emek dostu, hak ve hukuk dostu bir kimliğe büründürülmelidir. Toplu Sözleşmenin; kapsamı ve süresi artırılmalı, eşitler arası pazarlık mümkün kılınmalı, ter dökenin, emek mücadelesi verenin, yetkili sendika tercihi ile toplu pazarlık iradesine değer ve güç katanın yararlandığı bir evrensel gerçeklik oluşturulmalıdır.
Yetkinin değerli olduğu, toplu sözleşmeden yararlanmak için Dayanışma Aidatının bulunduğu, hakem kurulunun tarafsız olduğu, adil ve etkin bir örgütlenme ve toplu pazarlık rejimi oluşturulmalı. Bunun yanında ebedi taleplerimiz olan “grev hakkı” ve “siyaset hakkı” muhakkak bir düzenlemeye kavuşturulmalıdır.
Bu çerçevede, 4688 sayılı Kanun’un ihtiyacı karşılamakta yetersiz kaldığını, 20 inci yılında bir reform gerektirdiğini ifade ediyoruz.
2- Sözleşmeli Personelin Kadroya Geçirilmesinde Vakit Kaybedilmemelidir.
2011 ve 2013 yıllarında Memur-Sen’in ısrarlı takibi ve çabalarıyla yaklaşık 280 Bin sözleşmeli personel kadroya geçirilmişti. 6. Dönem Toplu Sözleşmede sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi konusuyla ilgili olarak Memur-Sen’in kararlı duruşuyla; “Kamu kurum ve kuruluşlarının görüşü alınarak, sözleşmeli personel mevzuatında düzenleme yapılması suretiyle sözleşmeli personelin statülerinin yeniden belirlenmesine ilişkin çalışma, yetkili konfederasyonun katkı ve katılımıyla 2022 yılı içerisinde tamamlanacaktır.” şeklinde karşılıklı bir irade ortaya konulmuştur.
31 Mart yerel seçimleri sonrasında el değiştiren belediyelerde kimi partilerce yapılan hukuksuz göreve son vermeleri ve görevlendirmeleri her birimiz yakından biliyoruz. Emeği ve ekmeği hiçe sayılan, keyfi bir kararla sözleşmesi sonlandırılan, görev tanımına aykırı alanlarda hizmet yapmaya zorlanan arkadaşlarımız için yaptığımız eylemler, verdiğimiz destekler, ortaya koyduğumuz itiraz ve isyan bilinmektedir. Kadrosuzluğun, güvencesizliğin, keyfiliğin bedelinin ne olduğunu anlamak ve anlatmak için 31 Marttan bugüne belediyelerde yaşananlara, belediyelerce yaşatılanlara bakmak yeterlidir.
Çocuklar anne ve babalarına, anne babalar çocuklarına, eşler birbirine, sözleşmeliler güvenceye, sözleşmelilik tarihin çöplüğüne kavuşmalıdır.
Kamuya güven veren, millet nezdinde güvenilir devlet sonucu üreten bir kamu personel sistemi dizaynı için elzem olan sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesinde toplu sözleşmede hüküm altına alınan kararlılık noktasında vakit kaybedilmemeli, çalışmalara hız verilmeli, kamu da memnuniyet sağlayacağı kuskusuz olan bu uygulama biran önce hayata geçirilmelidir.
3- Ek Göstergelere İlişkin Düzenleme; Adil Sonuç Üreten, Kapsayıcı Bir Biçimde Hayata Geçirilmelidir.
İlk günden bugüne dile getirdiğimiz, sosyal diyalog mekanizmalarının tamamında masaya taşıdığımız ve en son Toplu Sözleşmede hüküm altına aldığımız 3600 Ek Gösterge çalışmasını da yetkili konfederasyon olarak paydaş, katkı ve katılım sunarak gerçekleştireceğiz. Ayrım yapılmadan, ek göstergesi olmayan Yardımcı Hizmetler Sınıfını da dâhil edilerek kamu görevlilerinin tamamını kapsayacak şekilde hayata geçirilmelidir. Yetkili Konfederasyon Memur-Sen ile yapılacak olan çalışmalar sonucu ortaya çıkarılacak düzenleme, farklılıkları ortadan kaldıracak nitelikte olmalı.
Bu çalışmalarla, emekli olan personelin çalışırken almış olduğu maaşı ile emeklilik sonrası alacağı muhtemel maaşı kıyasladığında yaşanan gelir kaybının ortadan kaldırılacağı gibi memur emeklilerimizin refah seviyesini yükselteceği kesindir. Gelir dağılımında adaletin sağlanması içinde tüm kamu görevlilerini kapsaması gerekmektedir.
Büyük Türkiye Buluşmamızda “Ek göstergelere ilişkin çalışma Ocak ayında meclise gelecek” ifadeniz kamu görevlilerinin beklentilerini karşılamaya yönelik verdiğiniz önemi gösteriyor. Bu doğrultuda, yetkili Konfederasyon Memur-Sen’in katkı ve katılımıyla çalışmalar bir an evvel çalışmalar başlatılmalı ve müjdeli haber en kısa sürede verilmelidir.
4- Gelir Vergisi Mağduriyeti Son Bulsun
Kamu görevlileri, vergi mükellefi yönüyle en sadık, en cömert konumdadırlar. Gelir vergisi, kamu görevlileri için maaş eksiltici, gerginlik artırıcı, zam yok edici bir özelliktedir.
Kamu görevlileri her yıl daha erken bir tarihte ikinci dilime yani %20’lik orana tabi oluyorlar. %27’lik orandan vergi veren, net maaşı düşürülen kamu görevlisinin sayısı da her gün artıyor.
Kaliteli kamu hizmeti, memnun kamu görevlisi için; matrahların geçmiş yılları da kapsayacak şekilde yeninde değerlendirme oranlarında yükseltilmesi sağlanmalı ya da sabit gelirlileri için oran %15’te sabitlenmeli, kamu görevlileri yılın başı ile sonu arasında gelir kaybı yaşamamalı.
5- Yardımcı Hizmetler Sınıfı Tarihe Karışsın
Taşerondan uygulamasından vazgeçilerek tüm kamu kurumlarında daimi işçi pozisyonları oluşturulduğu için Yardımcı Hizmet Sınıfının bir anlam ve önemi kalmamıştır. Bugün kamu personel sisteminde YHS kapsamında yeni personel istihdamı yok denecek seviyedir ve mevcut sayıları da oldukça azdır. Bu bağlamda, YHS personelinin tamamı öğrenim durumlarına ve kıdemlerine bağlı olarak diğer hizmet sınıflarıyla ilişkilendirilmelidir. Böylece, bu kapsamdaki personelin yaşadığı birçok sorun başka bir mevzuat düzenlemesine, uygulama üretilmesine gerek kalmadan ortadan kalkacaktır.
6- Derece ve Kademe Sınırlaması Kaldırılmalıdır
657 sayılı DMK hükümlerine ve bugünün eğitim verilerine bakıldığında Derece-Kademe sınırlaması, artık bütünüyle gereksiz ve hukuksuz hale gelmiştir. Kamu görevlilerinin derece ve kademe sınırlamasına tabi tutulması temel kanuna, hukuka ve beklentilere uygun değildir. Derece Kademe sınırlamasının kaldırılması, parasal maliyeti olmayan, sosyal maliyeti de azaltan bir sonuç üretecektir.
7- Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Sınavları Periyodik Yapılmalıdır
Kamu görevlilerinin verimliliğini ve motivasyonunu artıracak olan görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları birçok kurumda maalesef yapılmamakta, yapılması konusunda ise direnç gösterilmektedir. Bu itibarla, kamu kurumlarında boş kadrolara geçiş için görevde yükselme sınavı merkezi sistemle yapılmalı, unvan değişikliği sınavında sınava giren personel sayısı için yeteri kadar kadro varsa sınav yapılmadan eğitim durumlarına göre direkt atamalarının yapılması sağlanmalıdır. Kurum içerisinde yarışma sınavı anlamına gelen unvan değişikliği yetkinlik anlamına gelen görevde yükselme sınavından sonra mülakat sınavı yapılması gereksiz ve zaman kaybıdır. Tesis etmek zorunda olduğumuz adalet duygusuna gölge düşürmektedir.
8- Kamuya Personel Alım Sisteminde Karşılaşılan Sorunlar Giderilmelidir
Kamuda görevlendirilecek personelin alımına ilişkin olarak “Kamu Personel Alım İlanları”, “Kamu Personel Seçme Sınavı”, “Sınav Komisyonları”, “Sözlü Sınav Mülakat ve Kişilik Envanterleri” konuları gözden geçirilerek kamu görevlilerinin sadece kitabi bilgisini ölçme yerine özgürlükçü, rekabetçi, yenilikçi, çözüm ve sonuç odaklı sisteme öncelik verilmeli, nitelikli insanlar kamuya kazandırılmalıdır.
9- Kılık-Kıyafet Düzenlemesine İlişkin Yasaklara Son Verilmeli
Darbe dönemi kalıntısı olan çağdışı olan Yönetmelik ortadan kalkmalıdır. Kamu görevlileri, ‘Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik’ hükümlerinde yer alan kılık-kıyafet yasağı sonucunu doğuran, evrensel hukukun, insan onurunun ve temel özgürlüklerin ruhuna aykırı hükümlere tabi olmaksızın özgür tercihleriyle belirledikleri kılık-kıyafetle kamu hizmeti sunabilmelidir.
10- Kamu görevlilerinin yıllık izinleri hesaplanırken, resmi tatil olan Cumartesi, Pazar ve resmi tatil olan dini ve milli bayram günleri izinden sayılmamalı, iş yoğunluğu gerekçe gösterilerek üst üste iki yıl kullandırılamayan izinlerin bir sonraki yılla birleştirilmesi sağlanmalıdır.