Doğruya Doğru, Yanlışa Yanlış Demek Değerlerimizin Gereğidir. Diklenmeden Dik Durarak Sendikacılık Yapıyoruz.
Ülkemiz her anlamda zorlu süreçlerden geçti, halen de geçmeye devam ediyor. Dünyayı kasıp kavuran pandeminin ardından ekonomik krizle sarsıldık. Ülkemizin etrafı ateş çemberine döndü. Suriye’deki istikrarsızlık ve kaos devam ediyor. Rusya-Ukrayna savaşı bilinmezlik içerisinde sürüyor. İran cumhurbaşkanı helikopter kazası sonrası hayatını kaybetti ve yeni cumhurbaşkanı seçimi yapıldı.
Filistin’de değişen bir şey yok. Yaramız kanamaya, canlarımız gitmeye, insanlar yurtlarından sürülüp, yok edilmeye devam ediliyor. Dünyanın gözü önünde adı Filistin olan bir ülke yok ediliyor, Filistinliler yok ediliyor. İslam dünyasının kutsal mekanlarından Kudüs esaretten bir türlü kurtulamıyor. Mescid-i Aksa, ‘Dayanamıyorum bu ayrılığa, kucaklasın beni İslam’ diyerek rüyalarımıza girmeye devam ediyor.
ABD’de başkanlık seçimi yaklaşıyor. Kimin başkan olacağı ABD’lilerin sorunu olması gerekirken, ‘kim daha az katliam destekçisi’ diyerek bizim de gündemimiz olmaya devam ediyor.
Ülkemizin önemi, ekonomik ve savunma sanayiindeki gücü, tüm bu kaos ortamlarında daha da önem kazanıyor. Tarih boyunca tanıklık ettiğimiz ‘dosta güven, düşmana korku’ güçlü Türkiye beklentisi halen geçerliliğini koruyor. Dünya mazlumlarının gözü her zaman olduğu gibi yine ülkemizde. Mağdurlar, kendilerine uzanacak eli bizden bekliyor.
Ezilenler var, yardım elini uzatmaya çalışanlar var, ezilene dua edenler var. Bir de ezenler var, destekleyenler var. İki kutup arasında gidip gelir olduk. Zalimle mazlumun etrafında kümeleniyoruz. Zalimlerin kimler olduğunu biliyoruz. Ama bilmediklerimiz mazlumun yanında durup, zalimlik yapan ve destekleyenlerdir.
Bizler, ‘sendikacılığı çağı kurtarmanın soylu bir eylemi olarak görenlerden’ bayrağı devraldık ve onların mirasını, kök değerlerinden uzaklaştırmadan daha yükseklere taşımak için mücadele ediyoruz. Değerler sendikacılığı yapıyoruz. Sendikacılığımızdaki değerlerin insani ve imani boyutlarını yaşamaya ve yüceltmeye çalışıyoruz.
Mescid-i Aksa, Merhum Mehmet Akif İnan’ın kırmızı çizgisiydi; bizim de kırmızı çizgimiz olarak kalmaya devam edecek. Emek ve ekmek mücadelesi, Emek Platformu’nun kurulmasında en büyük pay sahiplerinden Mehmet Akif İnan’ın kutsal bir mücadelesiydi, bizim de kutsal mücadelemiz olarak kalmaya devam edecek. Geçmişin kutsal mirasıyla, geleceğin kutlu hedefine kutsal mücadelemizi sürdürüyoruz.
Diklenmeden dik durarak sendikacılık yapıyoruz. Amacımız hiçbir zaman bağcıyı dövmek olmadı. Bizim amacımız üzüm yemek. Değerlerimize bağlı kalarak, üyelerimiz ve kamu görevlilerinin haklarını korumak, yeni haklar elde etmek ve elde edilmiş hak ve kazanımların muhafazasını sağlamak için çalışıyoruz. Doğruya doğru, yanlışa yanlış demek değerlerimizin gereğidir. Biz bir sendikayız. En büyük önceliğimiz üyelerimiz lehine kazanımlar elde etmektir. Bu kazanımlar için mücadele ederken geçmişin her türlü ‘istemezik’ ile ‘onaycı’ yaklaşımından ve kör anlayışından uzak olmaya özen gösteriyoruz.
Hükümetimiz, kamudaki israfı önlemek için ‘tasarruf tedbirleri’ almış ve bazı kısıtlamalara gitmiştir. Tasarruf tedbirleri içinde, kamu görevlilerinin kazanımlarının yer almasına ilk gün itiraz ettik ve Büro Memur-Sen olarak ‘tasarruf israftan olur, kamu görevlilerinin kazanımların geriye gidiş tasarruf değildir’ diyerek tepkimizi ortaya koyduk. Servis hizmetinden vazgeçilmesi tasarruf değildir. Mesai ücretlerinin ödenmemesi tasarruf değildir. Bu konuların yanı sıra sözü verilen bir türlü hayata geçmeyen 3600 ek gösterge konusunu gündeme taşıdık. Birinci dereceye gelen bütün kamu görevlilerine 3600 ek gösterge verilmesi talebimizi tekrarladık, verilen sözlerin tutulmasını istedik. Bütün taleplerimizi içeren bir basın açıklaması yaparak, bu taleplerin karşılanmasını, bunun olmaması halinde bir dizi eylem sürecini hayata geçireceğimizi açıkladık. Bu eylem planının son aşamasının ise Bolu’dan Ankara’ya yürümek olduğunu eylemlerimizin her aşamasında kamuoyu ile paylaştık.
Ve Bolu’dan Ankara’ya yürüyüşümüzü kardeş sendikalarımız Enerji Bir-Sen ve Ulaştırma Memur-Sen’in de katılımı ile gerçekleştirdik. 8 gün süren yürüyüşümüz sonunda taleplerimizi güçlü bir şekilde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önündeki basın açıklamamızda tekrar dile getirdik. Yürüme eylemimiz boyunca bizimle birlikte yürüyen, destek veren Genel Merkez Yönetim Kurulumuzdan şube yönetimlerimize, teşkilatımızın her kademesindeki kardeşlerimize bir kez daha ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Yürüme eylemini niçin gerçekleştirdiğimizi basın açıklamalarımızda dile getirdik. Bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum:
Emekten tasarruf olmaz, diye yürüdük.
Toplu Sözleşme kazanımlarından geri dönüş yok, diye yürüdük
Servisler, toplu sözleşme kazanımıdır, geri alamazsınız, diye yürüdük
3600 Ek Gösterge birinci dereceye gelen herkese verilmelidir, diye yürüdük
Mülakatın gitmesi, liyakatın gelmesi için yürüdük
Memurlara kira yardımı için yürüdük
Bütün memurları şiddetten koruyan tek bir yasa çıksın, diye yürüdük.
Fazla çalışma ve mesai ücretleri hakkıyla ödensin, diye yürüdük.
Yardımcı hizmetler sınıfı kaldırılsın, diye yürüdük.
Kamu görevlilerinin alım gücü yükseltilsin, refah seviyesi artsın, diye yürüdük.
Kamu görevlileri, TÜİK’in bozuk hesap makinasına mahkum olmasın, diye yürüdük.
Toplu sözleşme masasında elde edilen kazanımların altında imzası olan bürokratların, kazanımlar tasarrufa kurban edilirken sessiz kalışını haykırmak için yürüdük.
Tasarrufun emekten değil, israftan yapılması gerektiğini, memurları şimşek gibi ezenlere duyurmak için yürüdük.
Tasarruf deyince akıllarına ilk memurlar gelenlerin yanlış yaptığını yedi düvele haykırmak için yürüdük.
Memurların kazanımlarının geri alınmasına tepki göstermeyen, taleplerine kulaklarını tıkayanlara isyanımızı duyurmak için yürüdük.
Memurları sınıf sınıf ayırıp, kimisine verip, kimisine vermeyenlere, kimisinin sesi olup, kimisine kulak tıkayanlara tepkimizi ortaya koymak için yürüdük.
Teşkilatımızın güven ve desteğini, taleplerini her zaman önemsedik ve bu doğrultuda sendikacılık yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Üyemizle düşünüyor, üyemizle büyüyoruz. Biz, büyük bir aileyiz ve büyük aile olmanın sorumluluğu ile hareket ediyoruz.
Bu birlik ve beraberlikle elde ettiğimiz kazanımlar 113 bin 684 üye ile bizi hizmet kolumuzda 13. Kez yetkili, konfederasyonumuzun üçüncü büyük sendikası yapmıştır. Teşkilatımız ve üyelerimizden aldığımız güçle kazanım ve güvenin adresi olmaya devam edeceğiz.
Büro Memur-Sen ailemizin değerli mensupları;
Hiçbir zaman ümitsizliğe düşmedik. En zor ve karamsar zamanlarda bile teşkilatımızın, üyelerimizin desteğini her zaman yanımızda hissettik. Bilincinde olduğumuz, sorumluluğumuzu artıran bu güven ve destek bizi her zaman yaptığımız işe daha büyük bir motivasyonla sarılmamızı sağlamıştır. Şimdiye kadar olduğu gibi şimdiden sonra da bütün taleplerimiz hayata geçinceye kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.
Yusuf YAZGAN
Genel Başkan